Tatil seçimlerinde ilk akla gelen yerlerden birinde yani Antalya ilimizde bulunun Kaş, geleni büyülüyor, huzur yüklüyor ve buradan dönmemek için tatil günlerinizi uzatıyorsunuz bile diyebilirim. Yerlisi oldukça kibar olan Kaş’ta bir tatile sığdıramayacağınız etkinlikleri barındırıyor. Sanayileşme döneminde olmamıza rağmen, sanayaliştirememiş olmaları buraya ayrı bir güzellik katıyor. Gittiğinizde gerek gidilicek plajları olsun gerekse eğlenilicek yerleri olsun manzarasıyla, küçük bir yapısıyla sizi burada tatile gelmiş gibi değilde evinizde hissettiriyor.
Kaş’ın tarihinden kısaca bahsetmem gerekirse, M.Ö. 4. yüzyılda Phellosun limanı olarak bilinmiştir. Likya kalıntıları beldenin her yerine dağılmış olup doğal olarak korunmuştur. Kısacası manzarasıyla, tarihiyle sizi herşeyiyle büyüleyen Kaş’ta huzuru bulmak ve şehirden uzaklaşmak isteyenler için tamamen istediklerini alma şansını veriyor.
Kekova
Likya kalıntılarıyla anılan bu eşsiz görüntüye sahip olan kekova adası sadece deniz yoluyla gidilip görülen ve adaya ayak basmanın yasak olduğu bir yerdir. Unesco tarafından korunan bu bölgede eski yerleşime ait kalıntılar bulunmaktadır.
Saklıkent Kanyonu
Torosların Akdenize açılan bir çok kanyonun arasında en popüler olanıdır.Adını Likya şehrinden alan bu kanyon gidilip görülmesi gereken bir yerdir. Doğa sporları ve macera sporları yanında buraya sadece dinlenmeye gitmek ve doğa içinde oturmak bile insana yetiyor. Saklıkent kanyonunda çıkan doğal kil ile yürüyüş yaparken gezinizi maskeylede neşelendirebilirsiniz tabii.
Phellos Antik Kenti
Bazı kaynaklarda Felen diye geçen Phellos, Kaş’ın 5 km uzaklığındaki Felen dağı yamacında yer alır. Phellos Helen dilinde ‘ayakkabı ökçesi yapılan ağaç kabuğuna’ denir.Günümüze ulaşılan kanıtlar M.Ö. 15. yüzyıla kadar gider. Phellos kenti ilk kez coğrafyacı olan Hekataios tarafından bilinsede hata yaparak kentin başka bir yer olduğunu söyler. Bizans imparatorluğunun çöküşünden sonra önemini yitirerek terk edilmiştir. Tümüyle surlarla çevrili olan bu kent, kireçtaşı yapılarıyla bilinir.
Gizli Kent
Saklıkentin yaklaşık 500 metre gerisinde kalan bu yer, tamamiyle doğa ile baş başa kalmak için harika bir yer. Uzun süren merdiven yolculuğunun ardından, şelalaye giden bir akarsuyla beraber 15-20 dakika yürürken belirli yerlerde dinlenip doğanın güzelliğinin tadını çıkardıktan sonra şelaleye ulaşılır. Şelaleye varıldığında ise kendinizi hiç bu kadar heyecan dolu hissetmediğinizden emin olucaksınız. İnsanı bu denli etkileyen bu denli kendisine hayran bırakan güzelliği karşısında soğuk suyunun tadını çıkarmamak elde olmuyor. Şelalenin sesiyle beraber anın tadı çıkarıldığında huzuru hissedebilirsiniz.
Biraz Doğadan Kopmamız Gerekirse..
Gelelim Kaş’a gelmişken etrafınıda gezmeye… Kaş’a 10 dakika uzaklıkta bulunan Kalkan’a uğradığınızda gerçekten keyifli bir manzaraya şahitlik etmiş olursunuz. Doğallığı seven, özgürlüğü ve salaşlığa önem verenlerin mutlaka uğraması gereken bir yer. Doğanın verdiği ambiyansla beraber ziyaretçilerine ikinci kez gelme isteği uyandıran bu bölgede sokakların çiçekli oluşu, salaş oluşu, gözü kalabalıktan uzaklaştırması ilgiyi çeken en önemli nedenleridir.
Gelelim Suyu Sevenlere..
Aslında çok fazla sayıda plajı olan Kaş’ta ilgimi çekenlerden bahsetmek istiyorum. Sonuçta hepimiz kalabalıktan uzak ve suyunun güzel olduğu bir yerde yüzüp, güneşlenip yaz aylarının tadını çıkarmak istiyoruz.
Kaputaş Plajı
Bahsettiğim gibi çok kalabalıktan uzak olmasada manzarasına baktığımızda bile bize keyif veren bir yer olan kaputaş plajı, aileyle gidilebilicek güzel bir plaj. Son zamanlarda zaten fazlasıyla popüler olmuş bu plajda olumlu olumsuz özelliklerdende bahsetmek istiyorum. Olumlulardan başlamam gerekirse, benim gibi fotoğraf tutkunu biri için mükemmel manzara, mükemmel bir renk uyumu. Manzarasına bakıp bir 2-3 dakika tadını çıkardığınızda aklınızdaki tüm olumsuzlukları unuttuğunuz bir yer.
Olumsuzlukları ise; kendi özel aracığıyla gelenler için otopark sıkıntı yaratabilir. Ve baştada söylediğim gibi kalabalıklığı biraz can sıkıcı olabiliyor. Ama suyu ve suyun rengi gerçekten insanı öyle sıradan bir yerde suya girmediğini hatırlatıyor.
İnceboğaz Plajı
Yarım adanın en ince konumunda yer aldığı için bu ismi almıştır. Bu incelikte iki farklı plaj vardır. Geniş plaj ve boğaza bakan kısmı diğeri ise koy plajı olan, dar plajlı ve bucak denize bakan kısmıdır. Benim bahsetmek istediğim kısmı ise dar plajlı olanıdır. Çünkü burada kendizi oldukça özel hissetmenize sebep olan bir şeyler var. Çok kalabalık olmayışı ve giriş ücreti olmaması, küçük bir alana sahip olması sizi sanki bahçeli ve havuzlu bir evde havuza giriyormuşsunuz gibi hissettiryor. Denizin dibinin gözükmesi su altı tutkunları için harika bir alan oluşturuyor.
Kaş’a gelmeniz için bir sürü sebep sayabilirken en çok ilgimi çekenlerden bahsetmek istedim. Burada her türlü tatil etkinliği için olması gereken herşey toplanmış. Küçük bir yer olmasına rağmen samimi ortamıyla sizi evinizde hissettiryor olması zaten en büyük özelliklerinden biri.
Kaş gerektiğinden fazla övülüyor diye düşünürken yazınızı okuduktan sonra ilk fırsatta Kaş’a gitmeye karar verdim. Teşekkürler 🙂
Bayılıcağınıza eminim .Tatilinizin keyifli olması dileğiyle… Sevgiyle kalın.