Ege’nin Efsunlu Yarım Adası: Datça

Hayal edelim… Bademi, zeytini, binbir çeşit şifalı otuyla toprakların bereketini esirgemediği, mavi ve yeşilin her tonuna doyacağınız tam 52 koyuyla her duyunuzun büyülendiği, rivayetlerde bile Tanrıların kutsadığı, kayırdığı bir yer… Üç tarafındaki suların arasından karaya bağlanan tek yolu ile uğramak niyetinde olan kimsenin bilemeyeceği,  bir hayal gibi ancak varmak isteyenin keşfedebileceği, rüzgârın bile farklı estiği bir yarımada; Datça…

Tarihi 11.  Yüzyıla kadar dayanan Datça, rivayete göre cüzam hastalarını ülkelerinden uzaklaştırmak üzere yola çıkan İspanyol gemilerinin bu vebalı yolcularını geri dönemeyeceklerini düşündükleri bir adada yok olmaya terk etmeleri ile tarih sayfalarına ‘ Merhaba ‘ der! Çünkü bu efsunlu topraklar ölüme terk edilmiş hastaları temiz havası, birbirinden şifalı yemişleri ile tek tek iyileştirir, hastalıktan eser kalmaz… Ve artık o günden bugüne insanlar gittikçe güçlenen bir sesle şu sözü fısıldar : ‘ Tanrılar uzun yaşamasını istedikleri kullarını Datça ‘ya yollarmış’ .

Eğer henüz görmemiş olan talihlilerden iseniz yarım adaya ulaşım artık çok daha kolay. Kara yoluyla Marmaris üzerinden bir saat gibi bir sürede ulaşabileceğiniz gibi, Bodrum’dan da yazın günde iki sefer halinde düzenlenen feribotlarla deniz yolundan 1 saat 45 dakikada ulaşabilirsiniz Datça’ya. En yakın havalimanı Dalaman Havalimanı ki bu ortalama 50-55 dakika sürecek bir uçuştan sonra sizi 2,5 saat kadar bir kara yolculuğu bekliyor anlamına geliyor ama inanın geçtiğiniz her yer size ‘iyi ki’ dedirtebilecek nitelikte…

Vardığınızda her köşede yerlilerden sıkça duyacağınız tadım önerisi Datça’nın meşhur ‘ Üç B’ si ‘ denilen bal, badem, balık olacak… Muhtemelen şimdiye kadar denedikleriniz arasında en iyisi olacak burada tattığınız bal. Ege’ye özel taze balıkları tatmak için de kesinlikle doğru yerdesiniz. Ekim’ de gelme fırsatı bulursanız tek kelime ile taze kalamara doyacaksınız. Sıra bademe gelince farklı çeşitleriyle ülkemizin badem ihtiyacının büyük çoğunluğunu zaten Datça karşılıyor.Yararları anlatmakla bitmeyen bademin en zengin besin içeriği olan ve tabi fiyat olarak da en yüksek olanı Nurlu Badem.

Badem’den söz etmişken Şubat ayında gerçekleşen ( bu yıl 8-10 Şubat olarak belirlendi bile! ), Japon kiraz çiçeklerini andıran görüntüsüyle sanki adanın bembeyaz gelinliğini giydiği Badem Çiçeği Festivali’ni de mutlaka görülmeli listemize eklemek üzere hemen buraya dipnot olarak düşelim.

Gelelim meşhur koylarına… Şimdilerde en popüler koylar listesinin başında Palamutbükü, Ovabükü, Hayıtbükü geliyor. Hayıtbükü ve Ovabükü Mesudiye Köyü’nde yer alıyor ki buraya araçla Datça Merkezden ortalama 40 dakikada ulaşabilirsiniz. Ancak benim favorilerim Ovabükü ile Palamutbükü arasındaki sahil yolu üzerinde yer alan bakir, henüz hiçbir işletme yapılmamış olan minik koylar. Bunlardan dilediğinizde durabilir, yüzebilir, tertemiz Ege sularının tadını çıkarabilirsiniz. Yalnız yanınıza deniz gözlüğü almayı ihmal etmeyin çünkü su altında sizinle birlikte yüzmeyi bekleyen binlerce rengârenk balık olacak!

Knidos Antik Kenti ise Palamutbükü’ nden sadece 20 dakika kadar uzaklıkta. Ve birçok büyük medeniyetin sayısız izleriyle ziyaretçilerine tarihi bir şölen sunuyor. Üstelik müze kartınız ile giriş yapmanız da mümkün.

Kara yoluyla ulaşılamayan birbirinden muhteşem koyları da günlük tekne turlarıyla makul fiyatlara görebilirsiniz. Tekne turlarını düzenleyenler hala köylüler olduğundan gezi sırasında ikram edilen taze balığın tadını çekinmeden çıkarabilirsiniz.

Aracımız yok ya da merkezden uzaklaşmak istemiyoruz diyenlere önerim ise, Datça merkeze sadece 10 dakikalık mesafede bulunan içinde yine yerli ailelerin işlettiği birkaç tesis ile abartısız bir konfor sunan Kargı Koyu. Burada yeraltından çıkan doğal kaynak suyu ile duşunuzu alıp güneşin ve tertemiz denizin tadını gün boyu çıkarabilirsiniz.

Akşam olmaya başladı ve denizin, güneşin tadına doydunuz mu? Hadi o zaman şiir kokan sokaklarıyla, begonvillerlebezenmiş tarihi taş evleriyle, dokusu hala bozulmamış Eski Datça’ya gidelim. Endişelenmeyin tarihe doyarken buradaki küçük sevimli dükkânlardan ve tezgâhlardan da dilediğinizce alışveriş yapabilir, el yapımı binlerce ürünü görme imkânıbulabilirsiniz.

Can Yücel’in ayak seslerini duyuyor musunuz?

Eski Datça’ya vardığınızda Can Yücel’in bir zamanlar yaşadığı evin de bulunduğu ve şairin isminin verildiği Can Yücel Sokak’a varacaksınız. Eşi Güler Yücel hali hazırda burada yaşamaya devam ettiğinden ziyarete açık olamayan fakat şiirlerle bezenmiş kapısına geldiğinizde, dakikalarca ayrılamayacağınız ve hatta sokaktan yukarı doğru tırmanan taş merdivenlere, bu merdivenleri neredeyse görünmez kılan begonvillere dalıp giderken Can Baba’nın ‘Başka türlü bir yer benim istediğim’ sözünü anımsayacak dahası tüm ruhunuzla hissedeceksiniz.

Bu tarihi sokakların tadını doyasıya çıkarabilmeniz için Eski Datça gezinizi nispeten serin akşam saatlerine bırakmanızı öneriyorum. Zira Datça seyahatiniz aceleci şehirli adımlarınızı bırakmanızın tam zamanı; çünkü Datçalıların ‘ Acelen varsa ne işin var Datça ‘da ‘ sözü siz pes edene kadar her köşede kulaklarınıza çalınacak.

En az bir akşamımızı Eski Datça’da geçirmek üzere programımıza aldıktan sonra sıra, Datça merkezde yer alan Kumluk Plajındaki birbirinden romantik balıkçılarda. Eğer siz de ambiyansa ücret ödemek istemiyorum tek isteğim taze balık yemek diyenlerdenseniz hemen ara sokaklardaki salaş ve leziz balıkçıların yolunu tutabilirsiniz. Değişik lezzetler arayanlar için de ana cadde üzerinde ev yemekleri yapan ve Ege usulü nefis zeytinyağlılar tadabileceğiniz birçok restoran mevcut ve şiddetle önerilir!

Akşam yemeğinden sonra yürüyüşünüzü Sevgi Yolu’nda yaparsanız sizi birbirinden süslü onlarca tezgâh karşılayacak. Akabinde yönünüzü limana çevirdiğinizde Amfi Tiyatro’yu ve kahvenizi içebileceğiniz birçok yer seçeneğini görebileceksiniz.

Datça tatilinizin sonuna geldiyseniz farkında olmadan, mutlaka bir sonraki tatilinizi planlamaya başlamışsınızdır bile…

Biz mi? Biz Datça’ya yerleştik bile… Birbirinden heyecanlı ve keyifli seyahatlerimizin başlangıç ve bitiş noktası artık Datça! Sizi de bu keyfi deneyimlemek üzere en kısa sürede buraya bekliyoruz…

Datça’dan sevgilerle.

Sinem Kabadayı

PAYLAŞ
Önceki İçerikŞaşırtıcı Güzellik: Lviv
Sonraki İçerikÖlümsüz Şehir: Roma
Sinem Kabadayı
Merhaba, ben Sinem Kabadayı. Üç yıl öncesine kadar İstanbul'da kurumsal bir firmada yönetici olarak çalışıyordum. Her fırsatta kendimi Ege veya Akdeniz'in bir kasabasında yaşadığımı hayal ederken bulduğumda, şehirden uzaklaşmanın zamanının geldiğini farlettim. Yani benimki tam da bir beyaz yakalının şehirden kaçış hikayesi. 3 yıldır eşimle Datça'da kasaba hayatı yaşıyoruz. Hemen hergün yeni doğa yürüyüşü rotaları çizerek farklı Ege köylerini keşfediyorum. Yazları Eski Datça'da yer alan kafemizde arılar gibi çalışıyor kışları her fırsatta seyahat ediyoruz. Üç kedimiz ve köpeğimizden oluşan geniş ailemizle egedeki yeni hayatımızı @sinemleegedeyasam adresimden paylaşıyorum. Bi' Yer Keşfet ile Dünyayı birlikte keşfedip, anlamlandıracağımız için çok heyecanlıyım. Zaten hayat paylaşılmaya değer anılar biriktirmektekten ibaret değil mi?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here