İtalya’nın Klasik Turlarını Unutun: Emilia Romagna Gezisi – İlk durak: Ferrara

Milano ve Bolonya’ya uçuşların çok hesaplı olduğunu biliyor muydunuz? Bu iki şehirden de kolayca ulaşabileceğiniz bir rota belirledim. Seyahat tarihimden bir hafta öncesinden biletimi alıp, sırt çantam ve kameramla Bolonya’ya uçtum. İtalya’nın Emilia Romagna bölgesine daha önce hiç gitmemiştim. Gidiş uçuşumu Bolonya’dan, dönüşümü Milano’dan aldım, böylece geri döneceğim bir rota yapmamış olacaktım. Bolonya’ya yaklaşık iki, Ferrara ve Parma’ya birer gün ayırdım. Son günümü de Milano’da geçirip ertesi gün İstanbul’a döndüm. Planım bana mantıklı görünmüştü fakat bir detayı atlamıştım. 3.gün Ferrara’dan Parma’ya giderken tekrar Bolonya’dan geçip aktarma yapıp Parma trenine binmem gerekti. Bu yüzden size önerim Bolonya’ya inip direk Ferrara’ya geçmeniz. Böylece iki kez bilet alıp iki kez beklememiş olursunuz. Yani planımız şöyle değişiyor: ilk hedef Ferrara, sonra Bolonya, Parma ve Milano. Bolonya Havaalanı’ndan Ferrara’ya direk ulaşım bulunuyor. Bu arada Emilia Romagna’nın bu saydıklarımdan başka güzel yerleşimleri de var: Modena ve Ravenna gibi. Fakat ben İtalyanlara sorup biraz da internetten araştırma yapıp 5 gün en keyifli nerede geçer, bunu düşünerek bir rota belirledim. Daha çok zamanım olsaydı hepsine giderdim. 🙂

Ferrara gezisi nasıl göbek dansıyla başladı?

Başlık oldukça şaşırtıcı değil mi? Yalan yok ben de şaşkınım 🙂 O zaman başlıyorum anlatmaya: Bologna’dan Ferrara’ ya geldiğimde hava kararmıştı. Tüm gün Bologna’da arkadaş canlısı bir şekilde yardım edenlerden sonra Ferrara’da tren istasyonunda bu konuda şansım yaver gitmemişti. Couchsurfing hostum Roberta bana adresi vermişti ama internetim olmadığından hangi otobüse binmem gerektiğini bilmiyordum. Üstelik kendisini aramam lazımdı ki evde olup olmadığını öğreneyim. Fakat telefonunu kullanıp kullanamayacağımı sorduğum iki kişi kabul etmemişti. Üstelik bir adam durmadan etrafımda dolanıyordu. Bir de Bologna’ya göre Ferrara’da İngilizce konuşabilen sayısı daha azmış, iner inmez tecrübe etmiş oldum :/ Asyalı olduğunu düşündüğüm bir kıza İngilizce bildiğini düşünerek yanaştım. Kız tamamen İtalyan çıktı 😀 Şanslıyım ki derdimi anlatacak kadar İtalyancam var. Normalde İtalya’ da pek derdim olmuyor 🙂 diye lazım olmuyordu ama iş başa düştü. Zorunda kaldığımda nasıl da şakır şakır konuşuyorum hayret doğrusu. Kız telefonunu verdi, Roberta’yı aradım, otobüsüme bindim, otobüste de yine iyi birine rastladım ve sayesinde evi buldum. Roberta beni çok sıcak karşıladı. Mesajlarından daha soğuk biriyle tanışacağımı düşünmüştüm (TEKRAR MERHABA ÖNYARGILAR!). Hemen mutfak masasına oturduk birkaç birbirimizi tanıma sorusundan sonra sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi muhabbete başladık. Roberta doktormuş, İtalya içinde seyahat ederek doktorluk yapıyormuş. Bir anda bir iğne çıkarıp göbeğine vurdu. Şeker hastasıymış. Ama bununla yaşamayı öğrenmiş. O kadar hayat canlısı ki. Sonra Couchsurfing profilinde de gördüğüm göbek dansı yeteneğini sordum. Roberta göbek dansı hastası çıktı :)) Yaptığı gösterilerden giydiği kostümlerden bahsederken yüzü gülüyordu. Beni koridora götürdü, dolaplardan birini bir açtı ki, sorgulamaya başladım. İbo Show’da Asena’nın kostüm dolabına mı bakıyordum yoksa İtalya Ferrara’da hostumun evinde miydim 😀 Sonrası kostümsüz ama müzikli göbek dansı Show 😀 Roberta yıllarca ders almıştı ve gerçekten de profesyonel bir şekilde karşımda döne döne dans ediyordu 😀 Aşağıda kalır mıyım, kıvraklık  benim kanımda var diyerek kendimi piste yani bana ayrılan odanın tam ortasına attım. Sonuç:

Böyle yarım saat dans ettik sonrasında bayılmışım 🙂

Ferrara: Truman Show’da olduğunu hissettiren, gerçek dışı bir film setini andıran şehir

 

Jim Carrey’nin başrolde yer aldığı Truman Show’u izlediniz mi bilmiyorum. Filmde Truman(Jim Carrey), bebekken bir TV kanalı tarafından evlat ediniliyor ve 24 saat canlı yayınlanan bir programda kendini oynuyor. Hayatı tamamen kurgu; insanlar, mekanlar sadece bir yapay stüdyodan ibaret. Truman dışında herkes bundan haberdar ve kendisi ancak orta yaşlardayken bir gariplik olduğunu fark ediyor; gerisini asla anlatmıyorum, mutlaka izlemelisiniz, üzgünüm J Peki İtalya’nın tarihi bir kentiyle bu filmin ne alakası var değil mi? Sabah erkenden tura katılmak için Roberta’nın evinden ayrılıp yola koyuldum. Buluşma noktasına yarım saat uzaklıktaydım, yürüyordum. Şehre inen sis yavaş yavaş yükseliyordu ve bir caddeden dar bir sokağa girmemle birlikte adeta bir film setindeymişim gibi gerçek dışı bir mekanda hissettim. Rengârenk evler, arnavut kaldırımı dar sokaklar, bisikletleriyle evlerden çıkanlar, köpeklerini gezdirenler, sessizlik. Sadece ayak seslerimi ve kuşları duyuyordum. İşte o an kendimi Truman Show paranoyasında buldum. Bu şehir, bu sokaklar yapay bir stüdyo muydu, insanlar aktörler miydi, bisikletler dekor muydu peki ya nar ağaçları? Herşey bir kurgu muydu ve bundan annemle babamın haberi var mıydı 😀 Haritayı kapattım sadece bu anları eksiksiz hatırlamak için fotoğraf ve video çekip etrafı hayretle izliyordum. Tüm sokakları görmek istiyordum, tura katılmaktan vazgeçtim.

Bir flaneuse gibi haritasız bir şekilde neredeyse tüm sokakları dolaştım. Emilia-Romagna’ nın yemekleri zaten ağızlara layık. Hamur işleri, peynirleri ve etleri dünyaca takdir ediliyor. Yolda gördüğüm rastgele bir fırına girip bir kruvasan yanına da kahve aldım. Sanırım İtalya’da yapmayı en sevdiğim şey elime bir şeyler alıp yiyerek içerek yürümek J Dondurma, dilim pizza, kruvasan, arancino, espresso , tiramisu, bir bardak şarap… Sonra diğerlerinden daha güzel bir caddeye girdiğimi fark ettim. Haritaya baktığımda Volte Caddesi’nde olduğumu gördüm. Volte, Ferrara’nın ünlü ve bana göre en güzel caddesi. Getto caddelerden geçerek meydana ulaştım. Ferrara Kathedral Meydanı’ndan müze ve turistik yerleri gezme turunuza başlayabilirsiniz. Piazza del Municipio, Scalone D’Onore ve Estense Kalesi büyüleyici. İyice yorulduktan sonra yemek yemek için Couchsurfing host’um Roberta’nın Lübnanlı arkadaşı Amin’in restoranına gittim. Etraftaki bir çok restorana göre burası daha kalabalıktı. Amin çok misafirperver, Türk olduğumu söyleyince de Sezen Aksu şarkılarını açtı ve İtalyanlarla birlikte Sezen Aksu dinleyip yemek yedik :)) Ayrıca dükkanının girişinde Türkiye’den gelen büyük bir nazar boncuğu bulunuyor. Yemekler de oldukça lezzetli hem Lübnan lezzetleri yani bizim bildiğimiz mezeler hem de İtalyan mutfağı tadabilirsiniz.

Yemek yedikten sonra Amin’e çantamı emanet edip yeniden şehri dolaşmaya başladım. Tekrar büyülenip  tekrar kilometrelerce yürüyüp yorulduktan sonra dinlenmek için bir parka oturdum. Bir süre sonra bisiklet turuna çıkmış olduğu anlaşılan 4 kişilik bir grup yanıma oturdu. İçlerinden yaşlı amca benim dizi yırtık pantolonuma şakayla laf atıp, gülerek “galiba burayı dikmen gerekiyor” dedi 🙂 Aksanından Amerikalı olduğu anlaşılıyordu. “Ah babam da hep böyle der” diye İngilizce ve müthiş güney aksanımla cevap verince 😀 muhabbet etmeye başladık. 3 kadın 1 erkeklerdi, Avrupa’ya bisiklet turuna gelmişlerdi. 60-70 yaşlarındaydılar. Enerjilerine hayran kaldım. Üstelik içlerinden birisinin bir gözü mosmordu. Dün bisikletten düşmüştü ve bugün bununla dalga geçiyordu. Sanırım ben olsam sızlanırdım bütün gün 🙂 Kendisi benim de 1 sene yaşadığım Arkansas eyaletinden çıktı. Başladım anılarımı anlatmaya çünkü Arkansas gibi garip bir yerde nasıl 1 sene yaşadığımı merak ettiler. Bir de Ferrara’da yalnız başıma geziyor olmam, Couchsurfing yapıp tanımadığım birinde kalmam ve bir seyahat bloğumun olması ilgilerini çekti. Amerika’ya gidersem beni ağırlayacaklarını söylediler. Amerikalıların bu sıcak kanlılığını seviyorum. Yine konaklamayı bedavaya getireceğim a dostlar 🙂

Onlar da gittikten sonra artık Parma’ya geçsem iyi olacak diye düşünüp Amin’in restoranına geri dönüp çantamı aldım. O da o kadar iyi bir insandı ki… Kız kardeşi Türkiye hayranıymış. Ülkemizin neredeyse her yerini gezmiş hatta balayını Karadeniz’de yapmış! 🙂 Beyrut’ta yaşıyormuş ve ben de Beyrut’a ne kadar çok gitmek istediğimden bahsettim ve tahmin edin ne oldu? Amin kız kardeşine bunu söyledi ve kız kardeşinin çok heyecanlandığını beni seve seve Beyrut’ta ağırlayabileceğini söyledi. Beyrut’u da bedavaya getirdik a dostlar 🙂

Ferrara rüyası trene atlayıp Parma’ya geçmemle sona erdi. Herhalde bir gün ailem ya da arkadaşlarımdan biri gitmek isterse onlarla tekrar gitmek isterim. Metin boyunca büyüleyici Ferrara’yı betimlemek ve aslında nasıl networking yani ağ kurarak seyahat ettiğimi anlatmak istedim. Seyahat ederken insanlarla tanışmak hem size yalnızlığınızı unutturur hem de dünyanın aslında korkunç bir yer olmadığını hissettirir 🙂 Umarım keyifle okumuşsunuzdur. Yorumlarınızı bekliyorum! Bir sonraki anıda görüşmek üzere!

PAYLAŞ
Önceki İçerikGezelim Güzelleşelim: Ayder Kaçamağı
Sonraki İçerikAslında En Güzeli Keşfedilmeyi Bekleyen Sokakları: Paris
Melike Üresin
Hayatın, dünyadaki tüm güzellikleri görmek için çok kısa olduğunu düşünüp paniğe kapılan biri. Aklı fikri gitmekte. Eğitimiyle seyahat etme tutkusunu birleştirirken lisede bir süre Amerika'da, yüksek lisans eğitimde bir süre İtalya'da yaşadı. Eskişehir'de doğup büyüyen Melike, üniversite eğitimi için geldiği İstanbul'da yaşamaya devam ediyor. Onu her an bir kafede yazı yazarken, gezdiği yerleri paylaşırken ya da ucuz uçak bileti ararken bulabilirsiniz... Para ve zamanı aynı anda sağladığında da her an bir uçakta, otobüste ya da trende size el sallayan bir tipik ikizler burcu.

1 YORUM

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here