Ölümsüz Şehir: Roma

Tarihe az da olsa ilgisi olan çoğu kişi Roma’nın, Remus ve Romulus kardeşlerin kendi şehirlerini kurma isteği üzerine seçilmiş ve Romulus tarafından kurulmuş olduğunu bilir. Ancak daha az bilinen bir yanı ise bu şehrin “Ölümsüz Şehir” olarak anılmasıdır. Bunun nedeni ise Roma İmparatorluğu’nun inanılmaz zaferler kazanıp, sınırlarını genişletmesiyle Tibullus adlı şairin bir eserinde Roma’ya bu şekilde hitab etmesidir.

İtalya’nın diğer şehirlerine kıyasla Roma çok daha geniş bir popülasyon ve turist kitlesiyle karşılıyor sizi. Bu gezmeyi biraz daha zor ve belki de bazıları için daha keyifsiz bir hale getirse de bu kadar rağbet görmesinin nedeni hayal kırıklığına uğratmıyor. Ancak şunu da söylemeden geçmemek gerekir ki diğer yerlere kıyasla biraz daha pahalı. Buna rağmen küçük restoranlarda yiyerek hem daha az para harcayabilirsiniz hem de daha kültürel bir gezi yapmış olursunuz. Özellikle içerisinde deniz ürünleri olan yemekleri tavsiye ederim bu konuda.

Roma Sokakları ve Ulaşım

Roma hem bir başkent hem de geniş bir şehir olduğu için biraz daha gelişmiş bir siteme ve metroya sahip. Biz çoğu yeri yürüyerek gezmeye çalışsak da her yeri görebilmek adına bir iki kere metroyu da kullandık. Metro temiz ve kullanımı, ulaşması çok kolay. Vatikan’a giderken kullandığımız metro bizi çok yakın bir yere kadar götürdü. Ancak daha rahat gezmek için metro kullanılmasını önermem çünkü Roma sokaklarında her köşeden farklı bir şey çıkıyor. Ana caddede yürürken bile sağınıza baktığınızda antik dönemlerden kalma, koruma altına alınmış bir bölge görebiliyorsunuz. Sokaklar çok düzgün, planlaması iyi yapılmış ve etrafta rahatça gezebileceğiniz şekilde yapılmış. Sadece cüzdanlarınıza ve değerli eşyalarınıza dikkat etmenizi öneririm 🙂

Roma’da Gezilecek Yerler

Trevi Çeşmesi (Fontana di Trevi):

Aşk çeşmesi olarak da bilinen bu çeşme, turistlerin dilek dileyip para atmak için geldikleri bir yerdir. Eşsiz mimarisi ve detaylarıyla sizi kendisine çekerken aynı zamanda hakkındaki rivayetle de merak uyandırıyor. Ara sokaklarda yürürken birden bire karşınıza çıkıyor. Biz ilk karşılaştığımızda İspanyol Merdivenleri’ne gitmek için yola çıkmıştık ve bir anda karşımıza çıkan çeşme bizi kendisine aşık etmişti. Hakkındaki rivayet ise çeşmeye bozuk para atanın Roma’ya bir gün geri döneceğini söyler.

Bu güzel yerin tek sorunu ise kalabalık. Biz önünden günün hangi saatinde geçersek geçelim hep her yer turistlerle kaynıyor oluyordu. Bu hem resim çekmeyi zorlaştırıyor hem de huzurlu bir şekilde bu çeşmenin kenarında bir süre oturmayı. Biz para atarken bile başkalarına çarpmamak için dikkat etmiştik.

İspanyol Merdivenleri (Piazza di Spagna):

Roma’da benim en sevdiğim yer olmuştu bu merdivenler. Turist veya yerli herkesin gelip sadece merdivenlerinde oturup sohbet ettiği, etrafı izlediği, belki müzik dinleyip kitap okuduğu bir yer. Adını bölgede bulunan İspanyol Elçiliği’nden alan bu uzun merdivenlerin üstünde de tabii ki bazen yer bulma sorunu yaşanıyor. Ancak oturunca da kimsenin neden kalkmadığını denemeden anlayamazsınız. Sadece oturup sokakları, Roma’yı izlemek bile insana huzur veriyor.

Roma’nın her yerinde olduğu gibi burada da birçok polis bulunuyordu. Bizi şaşırtan durum merdivenlerin üstünde veya etrafında olup da bir şey yemeye veya içmeye çalışan herkesi kaba bir şekilde uyarıp oradan uzaklaştırmaya çalışmaları olmuştu. Tarihi eserlere ve kültürlerine sahip çıkmaları, korumaya çalışmaları hoşumuza giderken bir yandan da bu güzel yerin keyfini çıkarmak isteyen insanlara bu kadar sert yaklaşılmasının ne kadar doğru olup olmadığını da düşünmeden edemedik.

Pantheon:

Antik Roma zamanından kalma, en iyi şekilde korunan tapınak Pantheon’dur.609 yılında Bakire Meryem Kilisesi olarak kutsanmıştır ve bu nedenle de döneminin en iyi korunan eserlerinden olduğu düşünülüyor. Yangınlar nedeniyle üç kere aynı yere yapılmıştır ve günümüzdeki üçüncü yapılışından sonraki halidir. Pantheon aynı zamanda krallar, ressamlar ve mimarların mezarlarının bulunduğu bir yerdir. Eşsiz denebilecek mimarisi ise hem dışına hem de içine saatlerce bakmanıza neden olacak kadar inanılmaz.

Pantheon’un önünde ise dönüşümlü olarak çalan sokak sanatçıları bulunmaktadır. Ancak dinlediğim kadarıyla sahnelere ait olan şarkıcılardır.

Kolezyum:

İşte bu da Roma’nın en ünlü yeri. Eskiden Dev Arenası gladyatör dövüşlerine, idamlara, tiyatro oyunlarına ve çeşitli gösterilere, zaman zaman da kutlamalara ev sahipliği yapan bu dev arena Roma’nın en gözde yerlerinden biri ve bu adı da hak ediyor. Yıkılmış ve belki de arkeolojik kalıntı olarak adlandırılabilecek derecede harap olmuş olmasına rağmen eskiden içerisinde yapılan dövüşleri hala aklınızda canlandırmanıza yetecek kadar güzel. Girişte sıra ne kadar uzun gözükse de hızlı ilerliyor ve içeri girdiğinizde gezmeyi bitirmek istemeyeceğiniz bir yolculuk başlıyor.

Cumhuriyet Meydanı (Piazza della Repubblica):

Tren garından indiğimizde bizi karşılayan meydan olmuştu burası. Yarım daire şeklinde ve ortasında peri ve kuğu heykellerinin de bulunduğu bir çeşme var. Termini garının hemen yanındaki bu meydanın etrafındaki binalar bile herkesi büyülemeye yetecek güzellikte.

Piazza Venezia/Palazzo Venezia:

Roma’nın en işlek meydanı olan Piazza Venezia aynı zamanda şehir merkezi olarak sayılmaktadır. Meydanda yer alan ve bir Rönesans Sarayı olan Palazzo Venezia, Venedik Sarayı Müzesi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Sarayın balkonundan ise savaşı kaybetmeye yakın oldukları dönemde Mussolini, dinleyicilerine halka konuşma yapmıştır.

Benim en çok dikkatimi çeken şey ise Vittorio Emanuele II Abidesi olmuştu. Birleşmiş İtalya Krallığı’nın ilk kralının adına yapılan bu abide, onu onurlandırmak adına yaptırılmış. Üzerinde birçok figür, işleme olan yapıdaki en ilginç şey ise etrafında güvenlikler olan bir ateşti. Sonradan bu ateşin I. Dünya Savaşı’nda yaşamlarını yitiren askerlerin anısına yerleştirildiğini ve hiç sönmediğini öğrendim. Beyaz mermerden yapılmış olan bu yapı “Mahşerin Dört Atlısı”nın heykellerini de bulundurmaktadır ve gidip saatlerce incelenebilecek güzelliktedir.

Piazza Navona

Bu meydan ise Roma’nın meşhur, zaman zaman su basan meydanı. Eskiden bir stadyummuş ve su bastığı zamanlarda su sporları müsabakaları yapılıyormuş. İki tane çeşmenin de bulunduğu meydanda birçok sokak sanatçısı resim yapar. Etrafı saray, kilise ve birçok heykel bulunduran meydan gez gez bitmeyen yerlerden. Ne yazık ki bizim de zamanımız yetmediği için Pamphilij Sarayı’na (Palazzo Pamphilij) ve Sant’Agnese’in Agone Kilisesi’ne giremedik.

Gidemediğimiz ancak gitmenizi kesinlikle tavsiye ettiğim diğer yerler ise:

  • Villa Borghese
  • Castel S. Angelo
  • Piazza del Popolo

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here