Güvenli Alanımın Dışında: “Lviv” Seyahat Notlarım

Heyyo ben geldiiimm!

Buraya yazmaya başlamak için teklif aldığımda inanılmaz şaşırmış ve aşırı heyecanlanmıştım. Şunu yazacağım bunu yazacağım diye programlamıştım kendimi tabikii evdeki hesap çarşıya uymadı. İrem kız yine kendini çok heyecanlandırıp, enerjisini o kadar yüksek noktaya çıkarmıştı ki hemen yoruldu. Hep böyle oldu bu, olmadan önce hayalimde daha o kadar mutlu ve heyecanlı oluyorum ki gerçekleşmeye başladığında hemencik yorgun düşüyorum. Ama olsun geç olsun güç olmasın burada yazmak için hala yerim var ve zamanı şimdiymiş demek ki deyip geri döndüm. 

Size Lviv seyahatimden bahsedeceğim biraz. 2019 Şubat ayında pegasus’un doğum günüm için verdiği kampanyayla Ekim ayına Lviv’e bilet aldığımda aklımı kaçırmış olabileceğimi düşündüm. Çünkü nasıl olabilirdi ki daha önce hiç tek başıma yurt dışı seyahati yapmamıştım hatta daha da ilerisi bu hayatımda yaptığım ilk yurt dışı seyahatim olacaktı. Uzunca bir süre yakın çevrem dışında bunu kimseyle paylaşmadım çünkü en başta da bahsettiğim gibi bir hayalim vardı ve konuştukça heyecanlanıp sonra sanki gerçekleşmiş gibi aniden yorulabiliyordum. Benim gibi hayatındaki güzellikleri paylaşmayı seven biri için bu oldukça zor bir süreçti. Ben de bu süreçte araştırmalar yaptım, nerde kalırım, ne yerim, nereye gidebilirim gibi ince eleyip sık dokuduğum notlar aldım. Daha önce bu seyahati gerçekleştirmiş arkadaşımın desteği ve notları ayrıca https://www.esrageziyor.com Esra’nın Lviv blog yazısı bu seyahatim için kesinlikle ideal bir kılavuz oldu. 

Bu hazırlık sürecini geçtikten sonra gelelim seyahat gününe, elbette inanılmaz heyecanlıydım, o kadar heyecanlıydım ki hostel rezarvasyonun  ve dönüş biletinin çıktılarını bir karışıklıkla İstanbul havalimanında unutmuştum. Şehre indiğimde elimde sadece maillerim ve güvenli alanımdan çıkmış olmanın huzursuzluğu vardı. Gitmeden önce bir sorgu odasına alınacağıma dair ufak çaplı bir bilgim vardı ancak yaklaşık 2 saat süreceğini kim bilebilirdi ki! Elimdeki bir miktar parayı grivnaya çevirdikten sonra, sonunda havaalanından çıktığımda hava kararmış ve soğumuştu, beklediğim otobüs bir türlü gelmeyince Türk olduklarını anladığım insanların yanına gidip onlarla birlikte bir uber paylaştım ve Rynok meydanı’nın hemen yanıbaşında olan hostelime sonunda vardım. Bizim paramıza göre oldukça değersiz olan grivna ile Dream Hostel’de konaklamak için ödememi 821 UAH olarak yaptım. 

Hemen odama yerleşip kendimi dışarı attım çünkü açlıktan ölebilrdim hostelin hemen yanında bulunan Italian bakery’den bir dilim pizza ve bir kruvasana 60 UAH vererek zor da olsa bitirdim. Tüm seyehatim boyunca yemek yeme konusunda ciddi sıkıntılar yaşadım çünkü hem rahatsızdım hem de gerçekten yemekleri inanılmaz tatlı geldi bana. İlk geceyi yorgunluk ve biraz açlık ile bitirdikten sonra ertesi gün hostelin restoranında tost ile kahvaltı yapmaya çalışarak en mantıklı kararın şehri gezmek olduğuna karar verip, işe koyuldum. İlk olarak haritayı açmadan kendimi yanlışlıkla listemde olan bir kilisede buldum, Dominican Church. Fotoğraflardan da gördüğünüz gibi burası çok görkemli, içinde bence inanılmaz bir sanat tarihi olan bir yerdi, ayrıca bir de bir nikah törenine denk geldim kesinlikle farklı ve unutamayacağım bir anım oldu.

Dominican Church

Zor geçen bir gece ve yine kaygılarımla başlayan güne kiliseden sonra, belediye binasının en tepesine çıkarak devam ettim. Belediye binasının en üst katına çıkmak için sayamadığım kadar çok, özellikle sonlara doğru dik ve sıkışık merdivenleri geçmeniz gerekmekte. Ayrıca bunun için 40 UAH gibi bir ödeme de yapmalısınız. Ama gerçekten oraya çıktıktan sonra buna değdi işte buradasın irem kız dediğim yegane anlardandı. Şehir tüm büyüsüyle karşımdaydı, her köşesi öyle güzeldi ki. Oraya çıkana kadar var olan tüm kaygılarım anlık olarak yok olmuştu, yapmıştım işte tek başıma burdaydım ve şehri hissediyordum. 



 Lviv Town Hall


Binadan çıkıp kendimi bir nevi kartpostal kafe olarak nitelendireceğim Poshta’ya attım. Burası benim gibi hala ara sıra mektup yazan ve kartpostal sever biri için gerçekten çok tatlı ve nostaljik bir yerdi. Lviv’de en zorlandığım kısım da dil oldu gittiğim yerlerde İngilizce konuşan ve anlayan sayısı oldukça azdı, burada da garson kızla bir türlü tatlı konusunda anlaşamayınca ben de yorgunluğumu atmak adına çok çay sever olmasam da 40 UAH vererek kendime çay ısmarladım ve biraz kitap okuyup, yazı yazdım. Elbette çıkarken kendime kartpostal almayı da ihmal etmedim.

Poshta

Bunun devamında Rynok meydanında bulunan küçük yerel pazardan sevdiklerime hediyelikler alarak ve inanılmaz güzel kokulu ve gerçekten adının hakkını veren Chocalate Factory ile devam ettim. İçerisi çikolata cenneti gibiydi, çikolatalardan başım dönmüş olmalı fotoğraf çekmeyi unutmuşum ama tabiki buradan da güzel hediyelerle çıkmayı unutmadım. Gün ortalarında adını not defterime yazmayı unuttuğum bir yerde kendime kremalı mantarlı makarna ısmarladım, çünkü midem hala kötüydü ve yiyebildiğim en iyi şey kendisi oldu. Günü bitirmek için farklı bir şey denemek adına kendimi Marusia (vereniki) ‘da black friends yerken buldum. Kendisi mantı kıvamında soslu tavuk bir şeydi eminim güzeldir ama anladım ki benim yiyebileceğim bir şey değildi.

Marusia (black friends)

Ertesi gün dönüş günüydü listemdeki tüm kahvaltıcılarda sıra vardı ya da doluydu tek başıma olmanın verdiği rahatlığım hiçbir yerde işe yaramadığı için biraz üzüldüm. En sonunda dayanamayıp hostelimin otelinde kahvaltı yapmaya karar verdim ve yulaflı bir kahvaltıyla güne başlayıp biraz daha vaktim olduğu için şehri gezmeye koyuldum. Gitmek istediğim yer bir eczaneydi ama tabelalar o kadar Rusçaydı ki sürekli önünden geçtiğim yer olduğunu anlamam zaman almıştı ben de o sırada neredeyse tüm şehri gezmiş oldum.



Rynok Square
Pharmacy Museum
Drunken Cherry

Drunken Cherry vişne likörüyle ünlenmiş bu minnoş yerden likörümü de alıp ülkeme dönmek üzere yola koyuldum.

İşte böyle bir Lviv seyahati gerçekleştirdim. Kısa ve belki kendi adıma eksikleri olan ama yine de unutamayacağım bir anı bırakmıştım kendime. İçerik de çok bahsetmesem de benim için inanılmaz zordu güvenli alanımdan çıkmıştım, korkuyordum, huzursuz ve kaygılıydım sonuç olarak bir adım atmıştım bundan sonraki yurt dışı seyahat adımlarımda neleri yapıp neleri yapmamam gerektiğini öğrenmiş olduğum, döndükten sonra herkese bıkmadan, biraz mutlu, biraz kaybetmiş bir şekilde anlattığım bir anım olmuştu. Ben bir adım attım tüm dünyam değişmedi belki ama dünyamda yeni bir şeyler olduğu çok açıktı. 

Ben hayal etmekten asla vazgeçmeyeceğim orda her şey güzel, inanılmaz ve bir gün elbette ulaşılabilir. Siz de hayal etmekten vazgeçmeyin derim, çünkü gerçek olup olamayacağını bilemezsiniz.

Sevgiyle ve hayalle kalın canım okurlar 🙂

PAYLAŞ
Önceki İçerikMuğla ve Ötesi
Sonraki İçerikTatlı Cafe: Pluk Amsterdam
Avatar
Merhaba :) Ben henüz 20'li yaşlarının içinde bir psikoloğum. Gezmeyi, yeni yerler keşfetmeyi, yeni insanlarla tanışmayı en çok da kendimde yeni şeyler keşfetmeyi çok seviyorum. Burada olduğum için ayrıca da mutluyum. Yolda olmak, yazmak, keşfetmek güzel, ruhuma iyi gelen şeylere kendimi adamak beni mutlu ediyor. Sevgiyle kalın :)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here