Filmekimi 2018 En İyi Film Önerileri

Sonbahar geldiğini belki de sinemaseverler Filmekimi sayesinde anlıyor. Festival süresinde birbirinden harika filmleri izlerken sonbaharın tadını doruklarına kadar çıkartabiliyorsunuz. Son yılların en iddiali festival seçkilerinden biri de belki bu sene yapılacak olan Filmekimi 2018. İstanbul’da 5-14 Ekim, Ankara’da 12-16 Ekim ve İzmir’de ise 19-23 Ekim tarihleri arasında sinemaseverler Filmekimi ile adeta kucaklaşacak.

Filmekimi 2018 Film Önerileri

Kısıtlı sürede bu kadar oluyor dedğimiz, bizler için beklentinin yüksek olduğu en iyi 10 filmi sizler için derledik.

1. Herkes Biliyor – Everybody Knows – Todos La Saben

Herkes Biliyor, bir çok sebepten dolayı Filmekimi’nin En İyi Filmleri listesinde olmayı hak ediyor:

Bir Ayrılık ve Satıcı’yla gönüllere taht kuran, hep film çekse de izlesek dediğimiz İranlı yönetmenAsghar Farhadi’nin en yeni filmi Herkes Biliyor, Cannes Film Festivali’nin açılışında gösterildi.

Efendim biliyorsunuz kendisi ahlaki seçimler ve aile dramı konularında bir usta. Bu kez potaya psikolojik gerilimi de sokan Farhadi ilk kez tamamı İspanyolca olan bir film çekiyor. Hem de Penelope Cruz ve Javier Bardem’le.

‘Herkes Biliyor’da, Buenos Aires’te yaşayan bir kadının çocuklarıyla birlikte İspanya’ya gidişi ve eski tanıdıklarının da karıştığı olayların ortasında kalışı anlatılıyor.

2. Sarayın Gözdesi – The Favourite

Yorgos Lanthimos’un bu kadar popüler olmasına içten içe gücensek de bardağın dolu tarafına odaklanmaya kararlıyız. Bu sayede aldığı sonsuz destekle daha çok film çeksin, ne diyelim!

The Lobster, Köpekdişi, Kutsal Geyiğin Ölümü gibi her filmi büyük ses getiren yönetmenin prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nde ödül kazanan son filmi, yönetmenin önceki filmlerine göre epey farklı, zira bir dönem filmi.

18. yüzyılda geçen filmde Fransa ile savaş sürerken iki soylu kuzen, Marlborough Düşesi Sarah ile akrabası genç Abigail, İngiltere Kraliçesi Anne’in gözdesi olmak için birbirleriyle rekabete girer ve deyim yerindeyse kan gövdeyi götürür.

Olivia Colman, Rachel Weisz, Emma Stone gibi gözde kadın oyuncuların yer aldığı filmi görmeyi merakla bekliyoruz.

3. Jack’in Yaptığı Ev – The House That Jack Built

Diyorlar ki; Lars Von Trier, Cannes’da dünya prömiyerini yapan bu son filminde çıtayı iyice yükseltmiş; seyircilerin bir kısmı salondan koşarak çıkmış.

Biz duyduklarımızın yalancısıyız ancak filmin eleştirmenleri ikiye böldüğü kesin. Nymphomaniac’tan bu yana sessiz olan Von Trier’in önce bir televizyon dizisi olarak planladığı Jack’in Yaptığı Ev, parlak oyuncu kadrosuyla göz kamaştırırken dehşet verici hikâyesi ve görselliğiyle öne çıkıyor.

1970’lerde geçen film, 12 yıl boyunca bir seri katili izliyor ve işlenen korkunç cinayetleri katilin kendi gözünden perdeye aktarıyor. Katil Jack rolünü üstlenen Matt Dillon’ın  muhteşem performansı ve Uma Thurman da cabası!

4. Şüphe – Burning – Beoning

Kulislerde Filmekimi’nde Şüphe’nin gösterileceği konuşulmaya başladığından beri defterimizde şöyle bir not var: Buna mutlaka gidilecek! Haruki Murakami’nin öyküsünden sinemaya uyarlanan Şüphe, dünya prömiyerini yaptığı Cannes’da tüm eleştirmenlerin beğenisini kazandı, üstüne bir de FIPRESCI ödülünü kazandı. Buda Filmekimi’nin en iyi filmleriarasına Burning’i koymamıza yetti.

Aşk, takıntı, sınıflararası gerilim ve hafıza gibi kavramlara değinen filmin başrollerini Koreli oyuncu, moda ikonu ve sanat tarihçisi Yoo Ah-in, Walking Dead ile Okja’dan tanıdığımız Steven Yeun ve Jeon Jong-seo paylaşıyor. Şüphe, bu yıl Güney Kore’nin Oscar adayı olarak ilan edildi. ‘Masterpiece’ olarak görülen bu filmi listenize mutlaka eklemenizi tavsiye ederiz.

5. Gölün Altında – Under The Silverlake

David Robert Mitchell’ın Cannes’da dünya prömiyerini yapan son filmi, cinayetlerden çizgi romanlara, seri köpek katilleri ve küresel komplolardan şarkılardaki gizli mesajlara eğlenerek geçen, çok hareketli ve renkli bir kara film.

Never Let Me Go ile tanıyıp sevdiğimiz Andrew Garfield’ın neredeyse tek başına sürüklediği Gölün Altında, müzikleriyle de dikkat çekiyor. Yapımcılığını son dönemde bizi pek üzmeyen A24’ün üstlendiği film merakla beklediğimiz işlerden.

 

6. Loro

Muhteşem Güzellik’le Oscar’a, uzanan, Gençlik’le yerini sağlamlaştıran Paolo Sorrentino, yine ülkesi İtalya’ya gidiyor ve eski başbakan, skandalların adamı Berlusconi’yle sınır tanımadan dalga geçiyor. Sorrentino’nun tarzını sevenleri yanıltmayacak bir film olduğunu düşündüğümüz Loro, listemize girmeye hak kazandı.

7. Mutlu Lazzaro – Happy as Lazzaro – Lazzaro Felice

Cannes’da En İyi Senaryo ödülünü alan film günümüz dünyasını mistik öğelerle ele alan bir dostluk hikâyesini işliyor. Cenneti andıran bir köyde yaşayan iyilik timsali Lazzaro’yu canlandıran Adriano Tardiolo’nun ismi Cannes’da En İyi Erkek Oyuncu ödülü için çokça geçmişti.

İtalya sinemasının yükselen yeteneklerinden Alice Rohrwacher’in son filminin hem tarzı hem de konusuyla Pasolini’nin yapıtlarını anımsattığı söyleniyor.

8. Suspiria

Call Me By Your Name ile büyük ses getiren Luca Guadagnino yüzünü bu kez korku sinemasına  döndü ve giallo türünün en bilindik filmlerinden, Dario Argento’nun 1976 başyapıtı Suspiria’yı yeniden çekti.  İstanbul Film Ekimi 2018’in en iyi filmlerinde gösterdik çünkü hem konusu hem de filmin ambiyansı ilgi çekici.

Venedik Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan filmin konusu, orijinaliyle neredeyse aynı: 1977 yılında, Berlin’de, dünyaca ünlü bir dans grubuna karanlık güçler musallat olur; dansçılardan bazıları bu güce yenilir, bazılarıysa mücadeleyi seçer.

Guadagnino’nun favori oyuncusu Tilda Swinton ve Dakota Johnson’lı parlak kadrosu ile dikkat çeken Suspiria’nın müzikleri Radiohead’den Thom Yorke tarafından bestelendi, koreografilerini ise sinema, tiyatro, moda ve dans alanlarında tanınmış sanatçı Damien Jalet yaptı.

9. Arakçılar – Shoplifters – Manbiki Kazoku

Hirokazu Kore-eda’nın Cannes’dan Altın Palmiye’yle dönen yeni filmi dokunaklı bir aile dramı. Ahlat Ağacı için pek bir umutlanmışken Altın Palmiye’nin bu filme gitmesi kalbimizi kırmıştı doğrusu.

Sokakta terk edilmiş küçük bir kızı kendilerince evlat edinen, süpermarketlerden yemek çalarak geçinen bir ailenin anlatıldığı film, 1997’den bu yana Altın Palmiye kazanan ilk Japon filmi. Cannes ana yarışması jüri başkanı Cate Blanchett filmi övgü dolu sözlere boğmuştu.

10. Müze – Museum – Museo

İspanyolca konuşan ülkelerin başına gelen en güzel şey Gael Garcia Bernal’in instagram hesabında çekim aşamasını heyecanla takip ettiğimiz Museo tam da bu sebepten İstanbul Film Ekimi’nde en iyi filmler listesine girdi.

Mozart in the Jungle da bittiğine göre ‘Gael Garcia’yı nerede izleyeceğiz?’ diye soranlar için biçilmiş kaftan olan film, gerçek bir müze soygununu anlatıyor. Alonso Ruizpalacios’un birçok festivalde ödüllendirilen Güeros’tan sonra çektiği ilk film olan Museo, Meksika’nın bu en kötü şöhretli soygununu içeriden bir bakış açısıyla anlatıyor.

Filmekimi’nin detaylı programını ve sinemaları incelemek için IKSV’nin websitesine göz atabilirsiniz.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here