2 Günde Krakow

2000 yılında Avrupa Kültür Başkenti seçilen, 2013 yılında da UNESCO tarafından Edebiyat Şehri olarak kabul edilen Doğu Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biri olan Krakow, Polonya’nın ise ikinci büyük şehridir. Gerek uzun yıllar korumayı başardığı tarihi dokusu gerek doğal güzellikleri ve kültürel etkinlikleriyle Doğu Avrupa’da mutlaka görülmesi gereken bir şehirdir.

Keyifli ve unutulmaz bir seyahat geçirebilmeniz için Krakow’da mutlaka uğramanız gereken yerleri sizler için kısaca derledim.

Rynek Glowny (Old Town – Eski Şehir Ana Meydan)

Gezmeye mutlaka Rynek Glowny’den başlamalısınız. Avrupa’nın en büyük ve en eski meydanlarından biri olan Rynek Glowny büyüleyici tarihi yapılara ve bu yapılara dair ilginç hikayelere sahiptir. Bu nedenle burayı yalnız başınıza gezmeden önce mutlaka sabah saatlerinde bir Free Walking Tour’a (Ücretsiz yürüyüş turu) katılmanızı öneririm. Google üzerinden herhangi birine kayıt yaptırıp grubunuzla buluşabilir ve 2 saat boyunca harika bilgiler edinebilirsiniz. Meydana ilk adım attığınızda sizi tüm görkemiyle St.Mary’s Basilica (Aziz Meryem Bazilikası) karşılayacak. Free Walking Tour grupları bu bazilikanın hemen önünde buluşuyorlar, kalabalık gruplar ve ellerinde açık şekilde şemsiye tutan rehberlerden anlayacaksınız. Tur bittikten sonra biraz dinlenmek için kendinizi meydandaki harika kafelerden birine bırakabilir ve kahvenizin tadını çıkarabilirsiniz. Ardından hızlıca Eski şehir bölgesinin ana caddelerinden biri olan Florianska Caddesini keşfedebilirsiniz. Bu cadde adını St.Florian Kilisesi‘nden alıyor ve kaldırım taşının ilk kez kullanıldığı yerlerden biri olma özelliğini taşıyor. Bu cadde üzerinde sağlı sollu kafelere, restoranlara, döviz bürolarına, mağazalara, fırınlara ve dondurmacılara ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca yine bu caddede yer alan eski şehrin ana giriş kapısı olan Aziz Florian Kapısı‘nı mutlaka görmenizi tavsiye ederim.

Florianska Caddesi turunuzu bitirdikten hemen sonra harita yardımıyla Grodzka Caddesine girip güneye doğru, Jewish District (Yahudi Mahallesi) yönünde ilerlemenizi önereceğim. Cadde başlangıcından biraz ilerledikten sonra solunuzda Saints Peter and Paul Church‘ü (Aziz Peter ve Paul Kilisesi) göreceksiniz. Burada her akşam büyüleyici bir atmosferde canlı klasik müzik konserleri düzenleniyor. Eğer Krakow’da 2 günden fazla kalacaksanız içeri girip önünüzdeki herhangi bir akşam için bilet satın alabilirsiniz.

Cadde üzerinde biraz daha ilerledikten sonra karşımıza yol çıkacak, buradan karşıya geçiyoruz ve hemen sol köşede McDonalds’ı göreceksiniz. Eğer herhangi bir internet paketinden yararlanmıyorsanız buraya girin ardından ücretsiz olarak wifi’a bağlanın ve akşam için Morsie Oko adlı geleneksel restorana rezervasyonunuzu yaptırın. Şayet burası şehrin en güzel ve en lezzetli yemeklerini yapan restoranlarından biri. Fiyatları aşırı pahalı değil, kurdan dolayı biraz yüksek gelebilir tabiki ama emin olun denemeye değer. Restorana gittiğinizde mutlaka Borcht(Pancar Çorbası) ve Patatesli Pancake üzerinde servis edilen Goulash’ı (Gulaş) deneyin. Dana etinden hazırlanan gulaşı şiddetle tavsiye ederim. Restoran popüler olduğundan ve doluluk göstereceğinden kalabalık bir grup değilseniz size üst kattan masa verebilirler ama olsun siz mutlaka yemekten sonra veya önce en alt kata inin ve burada canlı müzik eşliğinde Polonya’nın geleneksel kıyafetleriyle yapacakları danslarını izleyin ve hatta çekinmeden atın kendinizi piste eşlik edin zaten en kötü onlar sizi dansa kaldıracaktır.

Akşam için programınızı hallettikten sonra güneye doğru Stradomska Caddesi üzerinden yürümeye devam edin. Caddenin sonunda sol tarafta, ara sokakta bir binanın bodrum katında yer alan Pinball Müzesi‘ne bir dakika bile olsa kafanızı daldırmadan yolunuza devam etmeyin bence. Özellikle 90’lar gençliği iyi bilir Pinball’u, burası sizi oracıkta çocukluğunuza götürebilir ve içinizi hoş bir duygu kaplayabilir. Buradan çıktıktan hemen sonra tren rayları üzerinden karşıya geçerek Krakowska Caddesine bağlanıyorsunuz.

Eğer kahvaltı ile duruyorsanız karnınız muhtemelen yavaş yavaş acıkmaya başlamıştır, caddenin sonuna doğru hız kesmeden yürüyün, yürüyün ve solunuzda Slowianska Uczta adlı küçük restoranı göreceksiniz. Burası kimine göre şehrin en iyi Pierogi’sini yapıyor. Pierogi yarı dairesel şekilli hamur parçaları, örnek vermek gerekirse Türk mutfağının mantısını ve İtalyan mutfağının raviolisini andırıyor. Bu restoranda etli olanı yalnızca domuz etinden yapılıyor ama domuz eti yemiyorsanız üzülmeyin çünkü patatesli ve cottage(çökelek) peynir karışımlısı hatta Polonyalıların özellikle kış mevsiminde tükettikleri, ağır ateşte pişmiş lahana turşusu ve orman mantarlarıyla hazırlananı da var. Başka restoranlarda balık, kuzu, kaz, ördek eti gibi daha sofistike versiyonlarını da bulabilirsiniz. Ben şahsen patates ve çökelek peynir karışımlı olanını ve lahana mantarlısını denedim, oldukça beğendim. Yanında pembe renkte olan erik suyundan sipariş vermeyi unutmayın. Tadı bildiğimiz hoşaf gibi ama daha lezzetli ve oldukça ferahlatıcı. Çok beğenip ikinci bardağı bile sipariş edebilirsiniz. Burada kredi kartı geçmiyor o yüzden gitmeden yanınızda nakit bulundurmalısınız. Son olarak fiyatları makul.

Karnınız doyduğuna göre bu caddenin sonuna doğru yürümeye devam edin ve Polonya’nın en uzun nehri, dünyanın ise en uzun nehirlerinden biri olan Vistül Nehri sizi karşılasın. Hemen karşınızda aynı zamanda Kładka Ojca Bernatka Köprüsü yer alacaktır. Üzerine çıkmayı ihmal etmeyin, buradan nehrin çevresini gözlemleyebilir, hoşça vakit geçirebilirsiniz. Köprünün karşısında güneydoğu yönünde biraz uzakta Oskar Schindler Fabrikası yer alıyor hani şu yürüyen merdivenlerin markasının adı olan ayrıca 1200’e yakın Yahudi’yi Holokost’tan kurtaran Alman iş adamı Schindler. Burası bir müze ve eğer vaktiniz varsa buraya mutlaka uğrayın ve dolaşın derim. Köprüden kaldığımız yerden devam edelim, geldiğiniz bu bölgede nehrin etrafını turladıktan sonra Yahudi mahallesinde vakit harcayın ve Morsie Oko’daki akşam yemeği rezervasyonunuz için yavaş yavaş Old Town’a doğru geri dönün.

İkinci gün için önemli not: Gezerken gün içinde Old Town bölgesindeki onlarca tur acentasından birinden kendinize göre makul olanı seçin ve yarın için mutlaka tur ayarlayın. Buraya kadar gelmişken Nazi Almanyası tarafından II. Dünya Savaşı döneminde kurulmuş en büyük toplama, zorunlu çalışma ve imha kampı olan, dünyaca ünlü Auschwitz-Birkenau‘yu mutlaka ama mutlaka ziyaret edin ve bilgiler edinin. Yok eğer ben onca acıyı görmeye ve dinlemeye dayanamam, kaldıramam diyorsanız, diğer seçenek olarak dünyanın en eski tuz madenlerinden biri olan Wieliczka Tuz Madeni‘ne gidebilirsiniz. Burası Krakow’a 20 dakika uzaklıkta. Auschwitz-Birkenau ise Krakow’un 60 km batısında yer alıyor ve yol 1 saatten fazla sürüyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here